Bu Yazı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Dergisi' nde (32. Sayı Ağustos 2012) Yayınlanmıştır.
1-Fotoğraf çekme serüveniniz nasıl başladı?
Çocukken evimizde “Lubitel
2”, “Cmena Cosmic” vardı. O zamanlar şimdi olduğu gibi her anın
fotoğrafını çekmek mümkün değildi. Sadece özel günlerde kutusundan çıkarılır,
en güzel kareler çekilir ve tekrar büyük bir özenle kutusuna geri konurdu.
Çocuk olduğum için çok fazla kurcalamam, dokunmam yasaktı. Yasaklar her insana
olduğu gibi bana da cazip gelmiş olacak ki bir gün evde kimse yokken çıkardım
makineyi siyah kutusundan başladım çekmeye… Önce aile bireyleri, sonra Yalova
sokakları, derken İstanbul’un güzellikleri…
2-Birçok insanın yaptığı gibi İstanbul’un boğazının, sokaklarının,
tarihi-modern yapılarının cepheden görüntüsünü fotoğraflamak yerine, tabir-i
caizse “farklı bir bakış açısıyla” deklanjöre basıyorsunuz. Nerden
aklınıza geldi İstanbul’a tepeden bakmak?
Dediğiniz gibi şimdi gidin
Sultanahmet’ e en az 100 kişi görürsünüz camiyi kadraja sığdırmak için uğraşan.
Buda demek oluyor ki birbirine benzeyen 100 tane fotoğraf. Ben yapmadım mı?
Tabi ki yaptım, hala da yapıyorum; ama bir süre sonra farklı şeyler bulmak,
yakalamak, kendinizi daha da geliştirmek istiyorsunuz. Uçak yolculuklarında
fark ettim ilk, İstanbul’u yukarıdan fotoğraflamak da en az içinden
fotoğraflamak kadar heyecan verici.
3-Nereden fotoğraf çekmeye nasıl karar veriyorsunuz? Şimdiye kadar
hangi binalara, gökdelenlere çıktınız fotoğraf çekmek için?
Aslında planlı bir yer yok.
Arabayla yol alırken gözüme çarpan her yüksek yapı benim çekim alanım
olabiliyor. Bu çalışmalara yaklaşık 1.5 sene önce başladım. Şu anda istanbul’ daki
bir çok binaya inşaat halindeyken veya tamamlanmış durumda iken çıkma fırsatım
oldu. İlk olarak Sapphire Tower ile bu serüvene başladım. Daha sonra Trump
Tower, Çağlayan Adalet Sarayı, Varyap Meridien, İstanbul Beyazıt kulesi, The
Marmara Taksim Oteli, Galata Kulesi, Otağtepe ve son olarak Zeytinburnu’nda
yeni yapılan Onaltıdokuz da çekim yaptığım binalar arasında yer alıyor. Dahası
gelecek…
4-Peki daha nerelere çıkıp İstanbul’u fotoğraflamaya devam etmek
istiyorsunuz?
Boğaz köprüsünde çelik halatların
dik kolonlar ile bağlantı noktarında fotoğraf çekmeği çok arzuluyorum. İzin
almak için girişimlerde bulundum ama ne yazık ki olumlu bir sonuç alamadım
henüz…
5-Yukarıdan İstanbul’a bakınca ilk fark ettiğiniz ne oluyor?
Sonuç olarak burası “kıtaların
birleştiği şehir” ve size hem Avrupa kıtasını hem de Asya kıtasını aynı kareye
sığdırma şansı veriyor. Dahası İstanbul gece ayrı gündüz ayrı yaşayan bir
şehir. Yollarında yürürken etrafımızda akıp giden hayat sadece görebildiğimiz
mesafe kadar; ama yukarıdan aşağıya baktığınızda çok daha geniş bir perspektif
var. Binlerce araba, milyonlarca insan aynı anda bir yerden bir yere gitmeye
çalışıyor. Sürekli bir hareket, bir koşturmaca… Hayret etmemek mümkün değil bu
karmaşanın içinde nasıl kaybolmadığımıza.
6-Peki Orhan Velinin gözlerini kapatarak dinlediği İstanbul mu yoksa
Yahya Kemalin tepeden baktığı İstanbul mu daha güzel?
Binlerce şiire, romana konu olan,
sahip olmak için savaşlar yapılan, her felaketten sonra yeniden küllerinden
doğmasını bilen bir şehre nerden nasıl bakarsanız bakın mutlaka bir güzellik
çarpacaktır gözünüze. Yüksek kaldırımdan Pera’ya yürürken geçeceğiniz
kaldırımlar, bir dili olsa kim bilir neler neler anlatacak olan tarihi yapılar,
İstiklal Caddesi, Mısır Çarşısı, yüzyıllardır denizin ortasında yapayalnız
duran kız kulesi… Ama yine de “sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel”
olan bu şehre tepeden bakmak biraz daha ayrıcalıklı gibi geliyor bana; çünkü o
zaman “ sadece size ait”miş hissini yaşıyorsunuz. Daha önce yanından geçip
gittiğiniz bir caminin veya tarihi bir yapının çevresiyle uyumunu ve şehrin
dokusuyla nasıl bütünleştiğini görmek ayrı bir haz veriyor insana.
7-Çalışmalarınızı nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?
Bu işi şimdilik sadece hobi
olarak sürdürüyorum. Ben de kariyerimi bir kenara itip sadece fotoğrafçılığa
yönelir miyim bilmiyorum. (Gülüyor). Şimdilik seyahat yazılarıyla, kısa yazı
dizileriyle mümkün olduğu kadar çok insana ulaşmak, onlara da İstanbul’un
tepeden bakıldığında da muhteşem gözüktüğünü göstermek istiyorum. İlerde bu
çalışmalarımı bir sergide veya bir kitapta toplayıp, torunlarıma İstanbul bir
zamanlar böyleydi demek en büyük hayalim.
8- Yaptığınız işin diğer ülkelerdeki durumu nedir? Siz başka
ülkelerdeki şehirleri de tepeden fotoğraflamak istiyor musunuz?
Bu çalışmalar yurtdışında bazı firmalar
tarafından helikopter ile çok daha profosyenelce yapılmakta ve bu sayede şehrin
360° panoramik görüntüleri elde edilmektedir. Reklam olmazsa söylemek isterim.
Airpano internet sitesi adına çalışan arkadaşlar Dünya’nın pek çok yerinde
çalışmalar yapmış, panoramik görüntüler elde etmiştir.
Başka ülkelerdeki şehirleri
fotoğraflamak işine gelince, dediğim gibi benimkisi işten çok bir hobi, kimseyle
ne bir yarışım ne de bir iddiam var. Tabi fırsatım olursa neden bir Paris’e,
Venedik’e, Londra’ya da tepeden bakmayayım?
Bölgeler ile ilgili fotoğraf istekleri için ordanburdanhertelden@gmail.com mail atınız...
Ziyaret Edilen ve Etrafı ile Fotoğraf Çekilen Projeler
Varyap Meridian, Marriott Hotel, Vialand, Beyazıt Kulesi, Onaltı-Dokuz, Atatürk Arberatumu, Çağlayan Adalet Sarayı, The Marmara Taksim, Sapphire Tower, Trump Tower
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder