30 Ağustos 2013 Cuma

FUE Yöntemi ile Saç Ekimine Dair Bir Anı


Saç ekimi son derece titizlikle araştırılması gereken, hem ruhunuzu hem de bedeniz estetik olayı haline gelmiştir. Gerek irsi gerek ise yaşam koşullarından dolayı saç kayıpları ile baş başayız. Özellikle erkekler bu konuda daha şanssız, bu kayıp oranları onlarda daha da fazla.
Bu yazımda hem yol göstericisi olmasından hem de nelerle karşılaşacağınızı bilmeniz açısından bu anımı sizlerle paylaşıyorum.

Uzun süren araştırmalarım ve arkadaş tavsiyelerim sonucu doktorumdan randevu alarak bu yola koyuldum. Doktorumla geçen yarım saat sonunda kafamda oluşan soru işaretleri tamamen kaybolmuş, artık kendimi iyice hazır hissetmeye başlamıştım. Doktorunuzun tavrı, size olabilecekleri anlatması ve dürüst izlenimi burada çok önemli. Size Dünyaları vadeden, belki Bradd Pitt olacağınızı söyleyen birçok doktor görebilirsiniz, siz siz olun reklamlara, uydurma haberlere, internetteki yanlı yorumlara kanmayın. Bilindik, güvenilir kişilere kendinizi emanet edin.(3500 tane ektik deyip 2500 tane ekilebilir ama sizden 3500 tanenin fiyatı alınabilir)

Evet, bu sonuçta ticaret, birçok fiyat politikası var. Ama unutmayın ki önemli olan doktorun el marifeti ve doğru sayıda saç ekimi. İşte bunları birleştirdiğinizde zaten birçok saç merkezini elemiş oluyorsunuz.

 
Artık beklenen gün geldi ve yeni saçlarıma kavuşacağım için heyecanlıyım. Gerçi yeni saç dememe bakmayın, yanlardaki saçlarım yer değiştirecek ve üste doru geçecekti. Sabah kahvaltımı en iyi şekilde yaparak yola koyuldum. Bütün gün sürecek operasyon için kendimi iyice hazırladım ve “tamam, hazırım” diyerek kendimi doktoruma emanet ettim.
Saat:10.00 mavi önlüğümü giymiş, anestezi için bekliyorum. Öncelikle nereye nasıl taşıma yapılacağına dair bir planlama yapıldı. Bu planın her aşaması tamamen doktor tarafından sıfıra vurulan kafam üzerinde çizgilerle anlatıldı. Artık işe başlandığını ve yolun dönüşü olmadığını o çizgilere bakarak anlayabiliyorsunuz. Planlama tamamlanmış, artık küçük iğneler ile anesteziye geçildi. Planlama esnasında belirlenen kök alma bölgelerine göre kafanızın uyuşturulması için küçük iğneler ile deri altına anestezik ilaçlar verildi. Yavaş ve biraz can yakıcı süreç olmasına karşın dayanılmayacak bir süreç değil. Benim kök alma bölgemde yaklaşık benim sayabildiğim 15-20 adet iğne vuruldu ve artık beton gibi bir kafam olduğunu son iğnenin etkisinden sonra anladım. Tuğla düşse kırılmazdı.

İşte bu operasyonun en acısız ve keyifli anı başladı. Küçük bir mikro motor ile saç kökleriniz etrafından ayrılıp el ile toplanmaya başladı. Hem görüşme sırasında hem de operasyon başında söylenen rakama göre benden 3500 greft alındı.(Saç köküne greft deniliyor). Burada doktorun hızlı ve uygun yerlerden saç alması çok önemli. Çünkü buradan alınacak saçlar saçsız bölgeye ekilecek ve orada yaşaması planlanmaktadır.

 
Saç kök alımı yaklaşık 3 saat sürdü ve kafam gergin ve anestezi altında. Yemek ve keyif molasının ardından operasyon en önemli anına geçtik. Kanalların açılması. Yine kök alma işlemi başında olduğu için bu sefer saç ekilecek alanının uyuşturulmasına geldi. Evet operasyonun en zor anlarından olan bu uyuşturulma işi az acılıda olsa yanıltmamak lazım, acıyor. Saç tipinize ve çıkış yönüne göre açılması gereken bu kanal işi yine doktorum tarafından büyük titizlikle yapıldı. Tek tek 3500 kanalın açılması işleminden sonra verilen ara ilaç gibi geldi. Çünkü kanal açma işlemi sıkıcı ve sabit durmanız gereken bir iş. Her ne kadar acı olmazsa da sıkılıyorsunuz. Bu işlem de adı gibi uzun sürmekte ve 2-3 saat arası kafanız ile doktor haşır neşir olmaktadır.
Büyük bir dikkatle tamamlanan kanal işleminden sonra artık son aşamaya gelmiştim. Bu aşamanın kolay geçeceğini umarım hemen devam edelim dedim. Hiç öyle olmayacağını 3 saat sonra anladım. Sadece yatıyor ve sabit duruyorsunuz ara ara anestezinin etkisinin geçtiği bölgelerde acıma hisseleri başladığı için ufak iğneler tekrar devreye giriyor, her kök açılan kanallara yerleştiriliyordu.
Saat 19.30 olmuş, boynum kafam her yerim uyuşmuş halde 3500 greft yeni yerine taşınmıştı. Kesinlikle zor ve sabır isteyen ama sonuçları olumlu olursa ruhunuzun bayram edeceği operasyon bitmişti.
Doktorum bundan sonra yapılacakları anlatmış ve ilaçlarımı yazmıştı. Artık doktorumuzun bize yapacağı işlem kalmamıştı. Bu ev taşıma işi gibi bir bölgeden saçlarımı almış bir bölgeye taşımıştır. Bu saatten sonra artık top bendeydi. Saçlarıma iyi bakacağım ve yeni bölgelerinde yaşamaları için elimden geleni yapacağım.
Operasyon sonrası sıkıntılı denemez. Çünkü anestezi sonrası bu bölgelerde çok hafif ağrı olabilir. Alacağınız bir apranax ile bunu da çözebilirsiniz. Geceniz bu küçük ağrı dışında iyi geçecektir. Fakat ekilen bölgelere herhangi bir temas bulunmaması gerektiğini düşünürseniz biraz uyku sorununuz olabilir. Genelde tepe bölgesine ekim yapıldığı için sırtüstü uyumanız sizin için en doğru pozisyon olacaktır.
İlk geceyi atlattıktan sonra ki gün ve diğer 10 gün boyunca yapmanız gereken en önemli şey ilaçlarınızı zamanında almak, ekim yapılan yeri doğru şekilde yıkamak ve 7 gün boyunca hiçbir yere bu bölgeyi çarpmamaktır.
Genelde doktorlar ekim sonrası ilk gün için sizi davet eder ve ilk yıkamanın nasıl olacağını gösterirler. Yavaş ve öne doğru hafif ılık suyla yıkamanız gerçekleştirilir ve kesinlikle havlu vb. şeylerle kurutmamız önerilir. Artık ilk yıkamada bitti sıra geldi ödemlerin dindirilmesi. Tenis oynayanlar bilir, tenis bantlarını alınlara takarlar. İşte bu bantlar alıp alnınıza 3-4 gün boyunca takmanız ödemin yavaş yavaş aşağıya inmesini sağlar ve yüzünüzün değişik biçimlerde şişmesini engeller. Günde 3-4 kez bandı 15 er dakika arayla çıkartırsanız bu süreci kolay atlatırsınız.
Artık günler geçmeye başladı ve her yıkama sonrası kabuklar biraz biraz dökülmeye başladıysa ve ekilen bölgede hiç kan gözükmüyorsa doğru yoldasınız çünkü kökler yeni bölgeye alışmaya başladı. Benim operasyonumda 7.gün sonunda kabuklarda doktor ekibi tarafından alındı ve artık insan içine çok rahat çıkabiliyorum. Sadece asker traşı modundayım. Artık 2-3 hafta sonra yeni ekilen saçların uç kısımları dökülecek ama kökler içeride kalacaklar. 3 ila 4.ay sonunda yeni saçlarınız çıkmış ve eski hayatınıza tamamen dönebilirsiniz. İş yaşamına hemen adapte olması gerekenler için süreç 10 gündür.  Sonra kısa saçlı olmak kaydıyla (ama uzuyor yavaş yavaş) hiçbir sorun yaşamadan işinize devam edebilirsiniz.
Ekilen saçlarının hepsinin çıkması, köklerin deriye tutunması ve ruh halinizin dengeye ulaşması 6-7 ayı bulacaktır. Bu süre öncesinde telaşa kapılmadan sabırla beklemek gerekmektedir.
Yeni saçlarınızla umarım güzel günler sizlerin olur, ruhunuz mutlu olur…”

15 Ağustos 2013 Perşembe

Paris (Fransa) Gezi Notları

Bu Yazı City Life Dergisi' nde (1. Sayı Ağustos 2013) Yayınlanmıştır.
Kültür, Sanat ve Moda Merkezi Paris…

Paris… Fransa’nın kalbi… Binlerce yılı, binlerce olayı, milyonlarca aşkı yaşayıp da her dem taze, çekici, büyüleyici kalabilen şehir PARİS! Tadına doyulamayan, hep arzulanan, her buluşmada farklı ve muhteşem yeni bir özelliğinin keşfedildiği sevgili PARİS! Hep anlatılan ama tarif edilemeyen, söze dökülemeyen, mutlaka görülmesi gereken, modern dünyanın AŞK, KÜLTÜR, MODA, YAŞAM başkenti PARİS!
Paris, Fransa'nın başkenti ve Île-de-France bölgesinin merkezidir. Sen Nehri'nin üzerine, Paris Havzası'nın ortasına kurulmuştur. Merkez nüfusu 2 milyon olup banliyöleriyle birlikte 12 milyona ulaşarak Avrupa’nın en yoğun merkezlerinden biri olmuştur.
Sanatın, kültürün ve eğlencenin buluştuğu Paris size mutluluk için sonsuz seçenek sunacaktır. Şehrin rahatlığından, ulaşımın kolaylığına, kültürün size sunduğu nimetlerden, ağız tatlarına kadar birçok aktivite ile bu şehre âşık olacaksınız. Dilerseniz hemen bu şehri tanımaya başlayalım.
Nasıl Gezeceğiz…

Paris şehri ulaşım yönünden son derece gelişmiştir. Taksi, metro, tramvay, turistik otobüsler, yerel otobüsler ve hatta bisikletler; ulaşımınızı sağlayacak birçok seçenek mevcut. Şehir içinde size önerebileceğimiz kesinlikle metro ve tramvaylardır. Alacağınız günlük veya 3 günlük biletlerle sınırsız istediğiniz yere gidebilirsiniz hatta tüm turistik mekânlara bile. Taksi seçeneğini de kullanabilirsiniz fakat hem bulması zor hem de fiyatları toplu taşımaya göre çok daha yüksek olmaktadır.

Şehrin en önemli özelliği, tüm istenilen noktalara metro ile ulaşılabilmesidir. Bu özelliği ile Avrupa’nın ulaşım yönünden en rahat şehridir. Gönül rahatlığıyla metroları, tramwayları, trenleri kullanabilirsiniz. İlk girişleri belki size pis kokulu gelse de zamanla alışılan bu sistem sayesinde inanılmaz rahatlayacaksınız.

Yemek Denilince…

Fransız mutfağı Akdeniz veya orta Avrupa mutfaklarına göre daha özgündür. Sunumu, tatları ve biçimleriyle diğer mutfaklardan hemen ayrılmaktadır. Fransız mutfağı aynı Türkiye’de olduğu gibi bölgelere göre ayrılmakla beraber birçok ortak noktası da bulunmaktadır. Fransız kültürü denilince şüphesiz akla ordövr tabağı ve içerisinde çeşitli peynirler, olmazsa olmaz şarap ve et yada balıktan oluşan ana yemek akla gelir. Sizler için bu menülerin leziz sunumlarının yapıldığı 2 mekân önereceğim.
Chartie: Paris'in en eski esnaf lokantalarından biri olan Chartie et yemekleri ile ünlü, kapısında kuyrukların oluştuğu, içerisinin her dakika dolu olduğu bir lokantadır. Menüyü incelersek 6.80 avroya kazciğeri, 9.70 avroya ördek konfit, 4 avroya şantili peşmelba yenilebilen mekân Montmartre bölgesinde bulunmaktadır.
Allard: Sizler için diğer önerimiz beklide günler öncesinden rezervasyon yaptıracağınız 6.bölgede kalan Allard lokantasıdır. Rue l'Eperon üzerindeki bu lokantada Alakart mönüden seçtiğiniz yemeklerle tıka basa karnınızı doyurduğunuzda yaklaşık kişi başına 50 Euro gibi bir hesap ödemektesiniz.
Bu iki özel seçeneğin dışında Champs-Elysée bulvarındaki sağlı sollu restoranlarda kişi başı 80 euro ya yakın hesapla da son derece kaliteli ve özgün yemekler yiyebilirsiniz. Ama daha makul olsun derseniz sizler için fast food zincirlerini önerebiliriz.
Madem Geldik…

Paris şüphesiz bir kültür ve sanat şehri olmasından dolayı eğlence alanında da zirvededir. Şehirde eğlenebilecek alternatif birçok mekân bulabilmektesiniz. Paris’s gitmeden hangi akşam nereye gideceğinizi karar vermeniz gerekmektedir. Opera, Spor müsabakası, konser, gece hayatı ve showlar. Aksi halde hem yer bulamayabilirsiniz hem de ne yapacağınıza karar veremeden zaman geçmiş olabilir.

Sizler için önerebileceğim mekân ve showlar;
Lido Show: Paris’e gelince gidilmesi gereken en önemli showlardan birisidir. Ücreti yüksek olmasına karşın sergilenen show ile bunun hakkını size verebilen bir eğlencedir.Çeşitli kostüm, müzik, ses ve ışık gösterisinin bir koreografi eşliğinde seyircilere şampanya eşliğinde sunulduğu bir showdur.

Club Barrio Latino: Daha çok gençlerin gittiği Place de Bastille bölgesinde bulunan bu mekâna gitmenizi öneririm.4 katlı binada caz ve Latin müziklerini dinleyebilir en üst kattaki gece kulübünde son dönem şarkıları ile sabaha kadar eğlenebilirsiniz.
Le Zénith: Pop, rock ve alternatif müzik ağırlıklı konserlerin yer aldığı Le Zénith’te Ağustos ve Eylül ayları hariç olmak üzere neredeyse iki günde bir çok büyük konserler düzenlenmektedir.
Opéra-Bastille: Place de la Bastille bölgesinde bulunan Opéra-Bastille, 2723 kişilik kapasiteye sahiptir ve her bir koltuk, sahneyi engelsiz bir şekilde görebilmektedir. Klasik müzik konserleri ve opera için Opéra-Bastille’de yerinizi ayırtın.
Nerelere Gidelim…

Şehir birçok Avrupa başkenti gibi bir açık hava müzesi gibidir. Bu nedenledir ki şehri tanımak ve onu anlamak için en iyi yol bu Açıkhava müzesinin içerisinde bol bol yürümek olacaktır. Şehirde görülecek ve gezilecek öyle çok turistik merkez bulunmakta ki bunların hepsini doyasıya gezmek için 1 haftanız bile yetmez. Bu nedenle gitmeden sıkı bir program yapmanız gerekmektedir.
(Öneri: Şehri gezmek tüm noktalarına gitmek istiyorsanız metro hemen hepsine gitmektedir. Günlük Paris Visite kartlarından alarak metro ile şehri gezebilirsiniz. Ama az zamanım var ve metro in-binleri ile uğraşmak istemiyorsanız size Hop On Hop Off otobüslerini tavsiye ederim.Her turistik mekanı yaklaştığında anlatmaya başlayan ve fiyatın içerisinde olan kulaklık sisteminin kullandığını otobüslerin fiyatları 2 günlük 26 Euro’dır. Bu otobüsler ile turistik merkezlere gidebilmektesiniz. Yaklaşık 15 dk arayla gelen diğer otobüse binip turunuza devam edebilme şansınız vardır. Sınırsız istediğiniz kadar inip binebilirsiniz.)
Eyfel Kulesi (Eiffel Tower): Paris ile adeta özdeşleşmiş, Paris denildiğinde akla ilk gelen, zihinde ilk canlanan şeydir Eiffel Kulesidir. 1889 yılında Dünya Fuarı’nda sergilenmek üzere mühendis Gustave Eiffel tarafından tasarlanan yapı o kadar çok ilgi gördü ki bunu herkese göstermek şarttı. 1930 yılına kadar dünyanın en yüksek binası olarak kalan Eiffel Kulesi, görüntüsüyle pek çok muhafazakâr Parisliyi rahatsız etse de turistlerin her zaman uğramadan geçmeyecekleri bir yer hâlini aldı.
Eiffel Kulesi, Sen Nehri kenarında Champ de Mars’ta bulunuyor. Kuleye çıkarken acaba kulenin hangi katına kadar çıksak diye hiç düşünmeden en üst kata kadar çıkmanızı tavsiye ederiz. Uzun kuyruklar sizi korkutmasın, asansörler oldukça büyük olduğundan sıra hızlı ilerlemektedir. Ayrıca Eiffel Kulesi’ne günün erken saatlerinde giderseniz böyle bir sorununuz da kalmayacaktır.
Louvre Müzesi: Paris’in sağ yakasında bulunan ve Avrupa’nın en büyük müzesi olma özelliğini elinde bulunduran Louvre müzesi 60.600 metrekarelik bir alana yayılmış olan ve M.Ö. 6000’li yıllardan M.S. 19. yüzyıla kadarki dönemden neredeyse 35.000 esere ev sahipliği yapan müzede; pek çok heykel, resim, çizim gibi eserlerin yanı sıra Antik Mısır objelerini, Yakın Doğu parçalarını, Yunan ve İslam eserlerini ve Milo Venüsü, Mona Lisa gibi Avrupa sanat tarihinin pek çok önemli eserini görmek mümkündür. Bir günde asla bitirelemeyecek Louvre müzesine gitmeden önceden planlama yaparak daha rahat ve hızlı bir gezi yapılabilir tabi bu tarz müzeler sanatseverler içindir söylemeden geçmeyelim.
Sacre Cour Bazilikası: Paris’in birçok yerinden görülebilen Bazilika şehrin sağ yakasında Montmartre tepesinde kuruludur. Ressamlar tepesinde denilen tepenin civarları Salvador Dali, Monet, Modigliani, Picasso, Vincent Van Gogh gibi birçok ressamın atölyelerine ev sahipliği yapmıştır. Sacré Cœur’ün bazilikasının en önemli özelliği Cizvit inancının temellerinin burada atılmış olmasıdır.

Seine Nehri: Paris’i iki yakaya bölen Seine nehrinde akşam ya da gündüz saatlerinde bir gezinti yapmak Parisi gezen birçok turistin planında bulunur. Ortalama fiyatları 10 euro olan bu turlarla gündüz saatlerinde Paris mimarisinin en güzel örneklerini görebildiğiniz gibi aksamda yemekli olan turlara katılarak bu mimariyi en güzel ışıklandırma şekilleriyle görebilmektesiniz. Tabiî ki yemek işin içine girince fiyatları birkez daha düşünmenizde fayda var.

Zafer Takı (Arc de Triomphe) :Place Charles de Gaulle meydanında Champs-Élysées’nin batı ucunda I. Napoléon tarafından kazanılan zaferlerin anısına yapılmıştır Zafer anıtıdır. Zafer takının üzerinde bu savaşlarda zafer kazanmış generallerin adları yer aldığıgibi savaşlara ait bazı sahnelerde görebilmekteyiz.Ayrıca Zafer Takı’nın en üstüne asansör ile çıkarak Paris’i panoramik olarak görmek mümkün olduğu gibi Zafer Takı’nın içinde bulunduğu halk dilinde l’Étoile (yıldız) olarak bilinen Place Charles de Gaulle meydanına çıkan 12 caddeyi ve oluşturduğu yıldız şeklini görebilirsiniz.

Notre Dame Katedrali: Kitlelerin, filmi de yapılan Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu adlı romanıile tanıdığı Notre Dame Katedrali; Orta Çağ dönemi Fransasının romaneskten gotik tarza geçişinin bir temsilcisidir. Ulaşım açısından son derece kolay olan kiliseyi ve çevresindeki alışveriş dükkanlarını incelemelisiniz.
Champs-Elysée Bulvarı : Paris’e gelip gezilecek en önemli yerlerden birisi de ParislilerinLa plus belle avenue du monde*” dediği Champs-Elysée Bulvarı.(* Dünyanın en güzel caddesi). Luksor Dikilitaşın bulunduğu Concorde Meydanından başlar ve Arc de Triomphe anıtının bulunduğu Charles de Gaulle Meydanında biten 1950 metrelik bir bulvardır.
Bulvarda sağlı sollu olarak Dünya’nın en tanınmış firmalarının lüks mağazaları sıralanmıştır. Şüphesiz Champs-Elyséenin en önemli noktası ve birçok kişinin buluşma noktası Louis Vuitton mağazasıdır. Marka için söyleyecek şey çok ama asıl söylemek istediğim ilginç yanı mağazanın günlük ziyaretçisi 10.000 kişi olması ve bu kişilerin sırayla içerisi girmesidir. Kontenjan tamamlandığında içeri alım yapılmamakta, sadece çıkan müşteri kadar içeri alım yapılmaktadır.
Paris’in zenginlerinin ve zengin turistin geldiği bulvar üzerinde çeşitli ağız tatlarına yönelik yemekler, yemek sonrası içecek çeşitleri ve eğlence merkezlerini görebilmektesiniz. Lido Show’un yapıldığı merkezde yine bu bulvar üzerindedir.
Modern Zafer Takı(Grande Arche):Arc de Triomphe’un modern bir temsilcisinin yapılması için gerçekleştirilen bir yarışma sonucunda kazanan, Danimarkalı mimar Johann Otto von Spreckelsen (1929–1987)’in tasarımı olan Grande Arche olmuştu. Yapımına 1982 yılında başlanan bina, Fransız İhtilali’nin 200. yıldönümü kutlamalarına yetiştirilerek 1989 yılında tamamlandı. La Defence kentsel dönüşüm alanı içerisindeki bu görkemli yapıyı görmenizi tavsiye ederim.
Disneyland(Eurodisney):Paris denilince Eyfel kulesinden sonra 2.olarak gitmek istenilen yer kesinlikle Disneyland’tır. Küçük büyük herkesin ilgisini çeken Disneyland tam bir eğlence merkezi büyük bir lunaparktır.Şehre 30 km uzaklıkta olan Disneyland’a trenle ulaşılabildiği gibi şehrin birçok noktasında ve hatta otellerde satılan biletle ki bunlar tur olarak düzenlenmekte gidebilirsiniz.İçeri giriş ücretinin 55 euro civarında olması sizi hemen değer mi sorusuna sevketmesin, içeride bütün aksiyon araçlarıve eğlence merkezleri bedava.Sadece yiyecek ve içecek ücretleri var buda size kalmış.Tek tavsiyemiz en erken saat olan 9.00 da orda olmanız.Söylemeden edemeyeceğim Disneyland gençler ve kendini genç hissedenler içindir.Aksi halde size eziyete dönüşebilir,oturmaktan başka bir şey yapmazsınız.

Ayrıca Paris’te zamanınız çok ve her yeri bitirdiğinizi düşünüyorsanız sizlere önerebileceğimiz diğer seçenekler; Jardins du Luxemburg(Luxemburg Bahçeleri), Paris Opéra (Opéra-Garnier), Musée d’Orsay(Orsay Müzesi), Musée de Cluny(Cluny Müzesi), Château de Versailles(Versay Sarayı)

Nasıl Gideceğiz…

Ülkemizden Paris’e birçok tur şirketinin düzenlediği seyahat ile gidilebildiği gibi bir bilet alıp tur dışında da rahatlıkla gidilebilmektedir. THY, Air France, Pegasus, Onur Air ile direk uçuş yapılabildiği gibi daha uygun olarak aktarmalı Swiss, Lutfhansa, KLM ile de gidebilirsiniz. Yaklaşık 3.5 saatlik bir uçuşla Paris’s varabilmektesiniz.
THY                        :www.thy.com.tr
Pegasus               :www.flypgs.com
Air France           :www.airfrance.com
 
Nerede Kalabiliriz…

Paris Avrupa’nın en önemli turizm merkezlerinin biri olmasından ötürü konaklama fiyatları yüksektir. Fiyat aralıkları diğer şehirlerde olduğu gibi merkezden banliyolara doğru gidildikçe düşmektedir. Sizler için şehrin dış çeperlerinde uygun bütçeli ve raylı sistem ile yaklaşık 45 dk ulaşılabilen birkaç önerimiz olduğu gibi merkezde de kalabileceğiniz orta seviyede önerilerimizi hemen sunalım. Ayrıca bu seçeneklerin dışında Best Western, Mercure, Novotel, Accor zincir otelleri de seçenekler arasına alabilirsiniz.
Kyriad Prestige ( 3* ): Kyriad Prestige oteli Paris’in ünlü banliyolarından Joinville-Le-Pont bölgesinde yer almaktadır.Konumu itibariyle hem şehir merkezine hem de Disneyland’a raylı sistem ile 45 dk uzaklıktadır.
Hotel Du Midi Paris Montparnasse ( 3* ): Hotel Du Midi Paris oteli şehrin merkezine yakın konumda olan Montparnesse bölgesindedir.
La Bourdonnais ( 3* ): La Bourdonnais oteli merkezden vazgeçmeyen, her yere yürüyerek ulaşmak isteyenlerin tercihi için sunduğumuz seçenektir.
Ne Zaman Gidelim...
Avrupa’nın en güzel şehirlerinden Paris, yılın her zamanı gidilebilen ve değişik duyguları size yaşatabilen bir metropoldür. Fakat özellikle turistik merkezleri gezmek, müzeleri görmek ve sokaklarında yürüyebilmek için Mayıs-Haziran aylarında gitmenizi önermekteyiz. Yazın sıcak etkilerini Paris’te elbette yaşayacaksınız fakat nem olmadığı için bu sizi çok zorlayamayacaktır.
Bu sayımızda size yaz aylarına yönelik moda, mimari, kültür ve sanatın birleştiği şehri anlattık. Bir başka şehirde görüşmek üzere. Sağlıcakla Kalın...