Türkiye;
jeolojik yapısı, topoğrafyası ve iklim özellikleri nedeniyle, başta depremler
olmak üzere, insanlar için afet sonucu doğuran tüm tehlike ve tehditlerle sık
sık karşılaşmış, deprem ve diğer afetlerle bahşedebilmek konusunda Cumhuriyet
döneminden bu yana önemli gelişme ve deneyimler sağlamış bir ülkedir. Ancak,
ülkemizde 1950’li yıllardan sonra yaşanan hızlı göç, denetimsiz kentleşme ve
yapılaşmanın yanı sıra, hızla gelişen sanayi süreçleri, kentlerimizin başta
depremler olmak üzere tüm doğal, teknolojik, çevresel ve insan kaynaklı
tehlikelere karşı dirençsiz ve savunmasız bir biçimde büyümesine neden
olmuştur. Özellikle 1999 yılında yaşanan Kocaeli ve Düzce ile 2011 Van
depremleri sırasında meydana gelen yüksek can ve mal kayıpları ile ekonomik,
sosyal ve çevresel zararların, geleneksel yara sarma yaklaşımı yerine olası
zarar azaltma (risk) çalışmalarının ön plana çıkmasına neden olmuştur.
Bu
amaçlar doğrultusunda çözüm için Afet Yönetimi kavramı ortaya çıkmaktadır. Afet
Yönetimi kavramı, her türlü tehlikeye karşı hazırlıklı olma, önleme ve zarar azaltma,
müdahale etme ve iyileştirme amacıyla mevcut kaynakları organize eden, analiz, planlama,
karar alma ve değerlendirme süreçlerinin tümünü kapsar.
Bu
sistemin ülke genelinde yönetilmesini ve uygulanmasını sağlayan Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’tır. Ayrıca Kızılay, Valilikler, Diğer
Bakanlıklar ve Belediyeler afet yönetiminde doğrudan sorumludur.
Afet Yönetimi ulusal ve yerel
ölçekte planlardan oluşmaktadır. AFAD tarafından hazırlanan 2011 yılında “Ulusal
Deprem Stratejisi ve Eylem Planı ” ve 2012
yılında “Türkiye Afet Müdahale Uygulama Planı (TAMP)”; Kızılay tarafından yerel
ölçekte Okul Afet Planı, Aile Afet Planı ve İşyeri Afet Planı hazırlamıştır.
Ülkemiz
1990’lı yıllardan bu yana afet yönetim sisteminin olaya müdahale ve iyileştirme
aşamalarında başarılı uygulamalar yapmış olmasına rağmen, sistemin temelini
oluşturan afet öncesi risk (zarar) azaltma ve hazırlık aşamalarında yapılması
gereken çalışmaları merkezi ve yerel düzeylerde hep ihmal etmiş ve bu durumun
acı faturalarını ödemiştir. Bu konuda en büyük görev şüphesiz Belediyelere
düşmektedir. Afet riski altında bulunan kentler yeniden planlanmalı, kentsel
dönüşüm aracı ile ele alınarak fizik, sosyal ve ekonomik yenilenmenin gerçekleşmesi
gerekmektedir.
Bu çalışmada yapılacak yeni bir
kentsel dönüşüm planlaması için olası bir afet sonrası halkın güvenli bölgelere
ulaşmasını sağlayacak tahliye koridorları önerilmektedir. Tahliye koridoru
seçim kriterleri, seçilme faktörleri ve öneri yollar bu çalışma kapsamında
sunulmuştur.
Raporun tamamı ve sormak istedikleriniz için
ordanburdanhertelden@gmail.com adresine mail atmanız yeterlidir